Sabit Kalemden Dijitale

90 lı Yıllarda yaşanan sıkıntılar ve çekilen eziyetlerden dolayı teknolojinin sağlayacağı kolaylıklar tam anlaşılamamıştı.

Dijitalleşme

Anadolu Türk geleneği olan “Diş Buğdayı”: Küçük bir çocuğun ilk dişi çıktığında aile tarafından sosyalleşme ve çocuğun sağlıklı dişleri olması adına yapılan güzel bir ritüeldir. Bu ritüelde ayrıca çocuğun gelecekte nasıl bir meslek sahibi olacağını anlamak için de özel bir seremoni düzenlenir.  ilk dişim çıktığında rahmetli annem Asiye Hanım; çeşitli meslek gruplarını simgeleyen  makas, çekiç, kitap, kalemi objeleri önüme koymuş. Aralarından seçtiğim  ‘Kalem’in hayatımın dönüm noktası olacağını nereden bilebilirdim. Ben hatırlamasam da büyüklerimiz bunu hafızaların da anı olarak kayıt altına almışlar.

Bir yazar yada gazeteci olmadım ama yazdığım çarşaf beyannameler ile yüzlerce kitap yazmış kadar oldum. Mesleki yaşantımın  ilk senesi 1981  Mart başında işe başladığım Er-Kök Gümrüklemede  patronum Rıfat Kökkaya (Allah gani gani rahmet eylesin ustam yol göstericim ve Hikmet Erkuş, Allah uzun ömürler versin); beyanname, karbon, toplu iğne, ataç, sarı renkli sabit kalemi, bir örnek beyannameyi masanın üzerine bıraktı ve 6 nüshayı örneğe göre tek seferde yazmamı istedi. Bu şekilde o zamanki meslek unvanı olan gümrük komisyonculuğu mesleğinde ilk fiziki beyannamemi yazmıştım.

Derken, bir beyannamenin en önemli noktası: kur bağlama işlemiyle tanıştırıldım. Bugün sistemin otomatik olarak hesapladığını o günlerde şöyle hesaplanırdı: (Merkez Bankası döviz satış kuru x fatura döviz tutarı ) + mal değeri + navlun + sigorta tutarlarının toplamı vergilerin hesaplanacağı gümrük kıymeti belirlenirdi. Sabit kalem ile yazılarak tescil hazırlandığından hiç bir şekilde bir hata yapılmamasına özen gösterilirdi. Şimdilerde kurlar bir gün öncesinden bile belli olduğundan otomatik sistemde işlenir ve beyannameye daha hızlı ve sistematik şekilde hesaplanmaktadır.

Gümrük komisyoncu abimiz veya patronumuz beyannamenin son halini kontrol ederek kendine ait olan bölümüne her nüshaya isim, soyisim, karne no ve imzasını atardı, evraklar ile birlikte beyanname takım haline getirilirdi.

Beyannamenin işi bitti mi? Hayır, dahası var. Her sayfanın arka yüzüne damga pulu yapıştırılarak firmadan imza ve kaşe basılması üzere firmanın yolu tutulurdu. Elbette şimdi her şey gümrük sistemi üzerinden  kayıtlı ve vekalet ile işlemler yapılmakta.

Yazıhaneye yakın olan İstanbul Giriş Gümrüğüne (1988 senesinde Kayışdağı mevkiine taşınarak  ERENKÖY Gümrük Müdürlüğü olarak halen devam etmekte) tescil öncesi eşyaların hangi ambara indirildiği öğrenmek için Liman işletme binasına gidilerek;  ordino arkasına ilgili araçtan gemi veya tırdan  eşyaların kaç numaralı ambara boşaltıldığı, puantör ve Liman işletme memuru tarafından boşaltma listesinde belirtilen ambar yazılırdı. O ambara gidilerek eşyanın ambarın hangi bölümünde olduğu ambar memuru tarafından yazılır ve kaşe edilirdi. Sonrasında Tescil için yola revan olunurdu. Yaklaşık 3-5 dakikalık yürüyüş sonrası müdürlük binasına varılır. Kapıdaki görevliyi atlatabilirsek (Yaş 14 daha çocuğum. Atlatabilmek bazen kolay olmuyordu.) tescil salonuna gidebilir ve işleme  başlamak için sırası ile; beyanname kabul kontrol, gemi veya tır manifostu açılması, tescil defter kayıdı ile son rakamı tek veya çift numara alınarak, numaratöre gidilerek beyanname ve tüm  evraklara tescil numarası tarih kaşesi basılarak beyanname mühür işleminden sonra tescil tamamlanmış olurdu. İlgili  muayene memuru havalesi için beyanname son numarası tek çift ayırımına göre havale almak üzere Müdür Muavini kapısında sıraya girilirdi. Tescil öncesi eşyaların hangi ambara indirildiği öğrendiğimiz  ordino    arkasını yazdırdığımız için eşyanın hangi ambarda olduğunu bilirdik. Müdür Muavinine şifahen ambar numarasını söyler, Müdür Muavini de  evrakları ve ordinoyu kontrol ettikten sonra o ambara bakan muayene memurlarının yoğunluklarına göre havale  verirdi. Muayene işlemini tamamlamak için ambarın yolu tutulurdu. Ambarların büyük kısmı Salıpazarı veya Amerikan pazarı dediğimiz deniz kenarında   sarı renkli boyaları olan içinde forkliflerin vızıl vızıl çalıştığı Tophane ile Fındıklı semti arasındaydı (o zaman bu araca MOTOR deniyordu, kullananda motorcu). Haliç’te Hasköy Cami altı 63 ve 67 numaralı ambarlar da bulunmakta idi. Salıpazarı’ndaki ambarlardan daha küçük ve derme çatma olan bu ambarlar içleri küf ve nem kokardı.

Havale sonrası eşyanın bulunduğu ambara gidilir, Muayene Memuruna bilgi verilir, eşya o gün muayene edebilecek durumda ise eşyaları hazırlamamızı ve başında beklememizi söyleyerek izin verirdi. Eğer uygun değil ise ertesi güne kalırdı ve bu durum sadece bir kez konuşulurdu. Israr ve nazlanmak asla yoktu. Muayene Memuru ve bizler   o gün muayene edilen diğer işlerin tamamlanması gerekliliğini  bilir hem idareye olan saygı hem de diğer meslektaşlarımıza olan saygı ve aldığımız öğretiler bu yönde idi. İdarede aynı saygı ve nezaket içerisinde davranış sergilerdi. Muayene den sonra Muayene Memuru beyan edilen GTİP in doğruluğunu tarife cetvelindeki vergi oranları kotası var mı yok mu vs gibi birçok mevzuat unsurunu kitaplarından ve hazırladıkları klasörlerde bulunan  genelge ve tasarruflu vs inceler,  beyannamenin tespit bölümünü doldurarak vergi hesaplamalarını yaparlardı. (Şimdi bunların hepsini sistem otomatik yapıyor). (Beyanname tespit ve tahakkuk bölümünü bizler doldurarak muayene Memuruna kontrol için teslim ederdik) Titizlik ve dikkat isteyen bu çalışmada çok kalemli bir beyannamenin kapatılması ve vergi tahakkukun yapılması  yaklaşık 30-45 dakika sürerdi. Normal dosyalar dahi 10-15 dakikayı bulabiliyordu. Tek tek bütün vesaikler ve beyanname  ıslak imza edilir, üstlerine isim ve sicil nosunun yazdığı kaşe ve tarihi basılırdı. Sırf bu imza ve kaşeleme bir kalem eşya için 3-5 dk sürerdi. Herkes birbirinin sırasına saygı gösterirdi. Muayene Memurları da sırası ile işlemleri tamamlar, çok çok acil bir durum olmadığı sürece sıra harici işlem yapmazlar ve bunun içinde acil işi olanın sırada bekleyenlerin rızasını almaları istenirdi.  Aramızda en büyük ve tecrübeli olan Muayene kurul salonuna girer ilgili Muayene Memuruna rızamız var veya yok diyerek bilgi verirdi.

Beyanname kapama işleminden sonra vezne işlemleri ambar çıkış işlemleri için işlem sırası neredeyse Gebze -Halkalı arası durak sayısı kadardı. Sadece vezne aşaması sekiz yerde işlem görürdü. Tüm bunların ardından Motorcu devreye girerdi. (Boşta motorcu bulabilirsen âlâ. Yoksa koşturacaksın peşinden.) Mallar giriş kattaysa sıkıntı yoktu. Eğer mallar 5, 6, 7 nolu ambarların 2. veya 3.katında ise asansörü boş bulmak büyük bir şanstı. Yine motorcu peşinden koşturup malı asansöre yükletip zemin kata; orada yine motorcu peşinden koştur Ambar ve Gümrük Memuru malı kontrol edip ambar postasına yükleme yapabilirsin diyerek işlemin yükleme aşaması bitiriyorduk. Eşyanın gümrüklü sahadan çıkmak için yüklendiği araç harekete geçerdi. Bir kaç kalemlik eşya için Muhafaza memurlarına  kapı kağıdını vererek işlemleri sonlandırmamız neredeyse 3 ile 5 gün sürerdi. Oysaki şimdi bazı durumlarda 5 saatlik teslimat süresi geçtiğinde firmaların gecikme faturaları ile karşılaşabiliyoruz.

Bu yazdıklarımda eksiklik olabilir. Normal bir işlem süresini hatırlamaya çalıştım ve sizlere nostalji yaşatmak istedim. Kimyahane, Tarım, Zirai Karantina .TSE vs gibi işlemler işi daha da uzatırdı. HER ANI HEYECAN HAREKET DOLU BU İŞLEMLERİ YAPARKEN HERKES HAZ DUYARDI DİYE DÜŞÜNÜYORUM. Umarım sizlere de bu hareket ve heyecan dolu anlarımı bir nebze de olsa yaşatmış olabildim.

Gümrüğün her bölümünde saygı ve sevgi, güven her zaman vardı. 1996 dan sonra 3-8 li yeni beyannameler hayatımıza girdikten sonra değişimler yavaş yavaş kendini göstermeye başladı.

17/06/1998 tarihli, 23375 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve bu tarih itibariyle sadece Atatürk Hava Limanı Müdürlüğü’nde uygulanan “Bilgisayar Bulunan Gümrük İdarelerinde Yürütülecek İşlemlere İlişkin Yönetmelik ile teknolojik değişim başlamış oldu.

DİJİTALE GEÇİŞ

AHL Gümrük Müdürlüğü giriş katına kurulan  veri salonunda bilgisayarlarda  beyanname yazmayı kimse bilmiyordu. Nasıl olacak bu iş? iki parmak yazdığımız daktilonun tuşları ile bilgisayar klavyesinin tuşları aynı yerde idi. Bir tek buna aşinaydık sanırım. (90 lı yılların başında bir çok yabancı ve büyük firmalar ile  bankalar  bilgisayar kullanıyor  ancak o yıllarda ülkemizde  İnternet ile henüz tanışmamıştı 1993 e kadar ) Yaşanan sıkıntılar ve çekilen eziyetlerden dolayı teknolojinin sağlayacağı kolaylıklar o günlerde tam anlaşılamamıştı. Belki de alışkanlıklardan vazgeçmek zor geliyordu.  Bu dijital gelişimin bir anda olması nedeni ile hiç kimse yeterli bilgi ve  donanıma sahip değildi .Belki de böylesi daha evla oldu.

Bu arada yaşanmış bir olay paylaşmak isterim; (kaynak: www.bilisimdergisi.com/yazar N. Kaya Kılan)
Karayolları Genel Müdürlüğü için satın alınan Türkiye’nin ilk bilgisayarı Karayolları için seçilmiş olan IBM 650, 1959 Yılında IBM Şirketine sipariş edilmiş ve 30 Eylül 1960 da Türkiye’ye gelmişti. Bu bilgisayarın kullanımı konusunda satıcı şirketle Karayolları arasında dünyada ilk kez görülen bir anlaşma yapılmıştı. “Karayolları Bilgisayarı kullandıkça sistemin bakım ve onarım desteği sürdürülecekti” Bu antlaşma uyarınca Karayolları Genel Müdürlüğü IBM 650’yi 1979 Yılına kadar kullandı. IBM 650 bu gün Karayollarının Eskişehir Yolu üzerinde 35.Km deki Eğitim Merkezinin alt katında sergilenmektedir.

Artık bilgi ve teknoloji çağında yaşamaktayız. Dijitalleşme de hayatımızın her alanına nüfuz etmiştir. Durum böyle iken bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin can damarı olan dış ticarette teknoloji ya da dijitalleşme oldukça önem kazanmıştır. 2000 yılından itibaren  4458 saylı Gümrük Kanunun yürürlüğe girmesiyle BİLGE sistemi Dijitalleşme  gümrük işlemlerini hızlandırdığı gibi  kolaylaştırmıştır. 2009 yılında tekrar yenilenen sistem çok daha işlevsellik kazanmıştır.

Son tahlilde 40 yıllık meslek yaşantımın yarısı manuel dediğimiz sistem diğer yarısı da dijitalleşmeye uyum sağlayarak yenilenme ve değişimin içinde kabuk değiştirerek teknolojik değişimleri yakından takip etmekle sevdiğim mesleğimin  ne kadar önemli bir alanda olduğunu ve daha  iyi yerlere taşınacağını düşünenlerdenim.

Mesleğe yeni başlayacak arkadaşlara ve halen devam etmekte olan genç arkadaşlarıma tavsiyem: ‘Yorum’a dayalı mevzuata sahip  geniş bir yelpazesi olan  mesleğimizin gelişimi için İngilizce öğrenmeleri.  Sevgili arkadaşım ve meslektaşım Dr. Kenan Güler’in sohbetlerinde belirttiği üzere en az bir veya iki yazılım dilini de öğrenmeleri.

Derneğimizin saygıdeğer Başkanı ve sevgili ağabeyim Serdar KESKİN’e de bu vesileyle teşekkür etmek isterim. Teknolojiyi etkin kullanarak mesleki gelişimi sağlayacak önemli eğitim, seminer, panel ve toplantıları düzenlemekte. Bilginin herkese eşit ulaşımı için ciddi çaba sarf etmekte. Bizlerinde üzerine düşen bu fırsatları iyi değerlendirip hem kişisel hem de mesleğimizin gelişimine katkı sağlamaktır.

Saygılarımla

GM Cengiz Sönmez