Pandeminin Değiştirdiği Ticaret

Küresel ticaret COVID 19 pandemisinin yarattığı kısıtlamaları yaşarken Türkiye ‘nin küresel ölçekteki Pazar payı nerede? Ticarette adres yön mü değiştiriyor ,daha önceki krizlerde yurt dışı her zaman çıkış noktasıyken bu sefer durum farklı mı ? İhracatımız daha çok Avrupa Birliği ülkelerine ve sınır komşularımıza yapılırken yön değiştirecek mi ?, Adres arayışında farklı bölge ve ülkelere mi yönelmek gerekiyor ,hangi ürünleri tercih etmek gerekiyor gibi sorularımızın cevabını iş adamlarımızdan Gürbüz KAYA ile birlikte değerlendirdik.

İnsanlar Çözümsüzlükler İçerisinde Çeşitli Çözümler Yokluyorlar;

Ticaret Pandemiyle Birlikte Nasıl Bir Yön Değiştiriyor? 

Pandemi tabi ki ilk başladığı dönemlerde Çin’in Vuhan ketinde bir komplo teorisiyle desteklenerek başladı. Benim o zamanlarda düşüncem aslında şeydi Huawei’in öç alması olabilir mi bunu düşünmüştüm. Çünkü biliyorsunuz uluslararası sermaye geçmiş dönemlerde Nokia Sony gibi birçok markaya çeşitli satın almalar… Bu satın alamlar sonrasında bakın Nokia Sony Samsung… Huawei de bu markalardan biri ve Amerika’da Avrupa’da biraz başı belaya girdi ondan sonrasında da böyle bir şey olunca acaba Huawei onu sıkıştıranlardan öç mü alıyor diye bir algıya giriyor insan. Fakat zaman içerisinde bunun daha büyük bir şey daha büyük bir etken olduğunu anladık böyle kısa süreli değil hatta bir ara biliyorsunuz dünya dışından adam aranmaya başlandı o sesler verilmeye başlandı (?). Tabi çözüm bulamayınca insanlar çözümsüzlükler içerisinde çeşitli çözümleri yokluyorlar.

Hala daha anlayabilmiş değilmiş. Aslında psikoloji ile şey yapılıyor insanlar en azından düşmanı tanımak istiyor. Bu tabi ki ticari hayatın tamamına yansıdı. Bunun gibi dönemleri bütün Amerika Avrupa Çin ürünleriyle Çin’de üretilen ürünlerle çinin ürünleri demek doğru değil Çin’de üretilen kendi ürünleriyle marketteydiler dünya pazarındaydılar ama şimdi adres değişikliği hemen pandeminin akabinde hemen başladı. Nitekim Çin’de üretilen maskeler Çin’de üretilen tanı kitleri vs. bütün ürünleri tamamı Avrupa veya Amerika’da ciddi engellemeler gördü. Dolayısıyla bu yiyecekten içeceğe Pandemi ürünleri hijyen ürünlerinin dışında kıyafetten endüstriye kadar bir ton alanda kendini gösterdi. Dolasıyla görünen o ki Çin ürünleri pandemiyle ilgili ciddi bir erozyona yıkıma uğramış durumda. O zaman yeni adresler arayacak çünkü dünyada da bir fiyat skalası olmuş durumda bütün ürünlerin işte madende enerjide tekstilde tüm sektörlerde bir fiyat endeksi vardı. Şimdi normale dönüldüğünde bu fiyat endekslerinin alt üst olduğunu göreceğiz çok önemli ölçüde. Çünkü eski fiyatlanmaya neden olan üretim şartları ortadan kalktı.

Dolasıyla bu fabrikaların yeni rakamlarla yeni yarı mamul ham madde ihtiyaçları ve fiyatları değişince bambaşka normale dönüldükten sonra bambaşka maliyetler bambaşka rakamlar görmeye başlayacağız. Bu net. Bunu dışında bir şey daha görmeye başlayacağız: üretim yerlerindeki değişiklikleri görmeye başlayacağız. Çin’in dışındaki hatta Çin’i de saymayın bence Asya’nın bütününü etkileyecek bir üretim anlayışı kendi adreslerine dönebilir, eski adreslerine dönebilir. Bu tabi bizim gibi ülkeler için önemli bir gelişme burada pozisyon alabilecek atraksiyonları yapabilirsek Türkiye’ye böyle bir krizden pozitif çıkma sağlayacaktır. Yakın Avrupa ülkesi olan Avrupa ülkesi sayılan veya Avrupa’nın kendi içinde Slovenya Bulgaristan Ukrayna Türkiye bu coğrafyaya kayan bir üretim anlayışı görebiliriz. Bu tabi maliyetlere nasıl yansır bilemiyorum ama burada Türkiye’nin özelikle pozisyonu çünkü tekstilde özellikle konfeksiyon ve ayakkabıda çok önemli yerlerdeydik biz daha önceki tarihlerde yine bu dönemlere dönme şansımız var bir sıkıntımız var ama tabi o döneme kadar hani eskilerin bir lafı var su gelene kadar öküzün gözü çıkmazsa: yani bir yıl iki yıl bu Türkiye’de sektörlerimiz ayakta kalabilecek.

Pandemide  Firmalarımız Değişen Şartlara Uyum Sağlayıp Gerekli Tedbirleri  Alıp Değişen  Hedef Pazara Uyum Gösterebiliyor Mu? Şu Anki Üreticimizin Durumu Nedir?

Valla bizim üreticilerimiz çok hareketli ve becerikli üreticilerimiz var ama bu hepsini kapsamaz çünkü bir ton üretici tek noktada satışta veya bir ilişkiye satışla kurulmuş ilişkilerle şekilleniyor maalesef. Bu ilişki zaman zaman bir akraba ilişkisi ya hemşeri ilişkisi zaman zaman siyasi bir ilişki olabiliyor. Tabi bu süreçte bu ilişkilerin hepsinden etkilenenler de yok oluyor ama Pazar koşullarına uygun çalışabilecek normlarda hareket edebilen şirketler her zaman var oluyorlar. Çünkü hem müşteri çeşitliliği var hem ürün çeşitliliği var hem de rekabet şansı var bu durumda olan şirketler atıyorum kaybettiyse İtalya pazarını Güney Afrika pazarını elinde tutabiliyor veya Latin Amerika’ya bakabiliyor veya Rusya’ya bakabiliyor ama tek ilişkilerde olan şirketlerin birçoğu bu süreçte ayakta kalamayacak bunu göreceğiz.

Figen Polat / Gümrük Müşaviri

Peki yeni pazarlar derken Avrupa’daki daralma Amerika’ya verdiğimiz ürünlerdeki iç durumlardan dolayı eski randımanda gitmemesi, Çin’e güvenmeyip Çin’den ürün alamayıp kendi ürününü üretmek veya farklı pazarlardan alması veyahut da bu bizim Avrupa’daki pazarımız biraz daha orta doğuya orta Asya’ya ya da Afrika pazarına daha amı çok yönelecektir? 

Şimdi ikame sektörler oluşturuyor tabi kriz de kendi sektörünü yaratıyor. Mesela inşaat sektörü pandemiyle ilgisi yok tabi ama inşaat sektörünün kendi içinde yaşadığı daralma sonuçta ekonomiyi canlı tutacak unsurlar değişince bir anda gıda ve sağlık büyüdü. Pandemi sürecinde hepimiz semirdik kilo aldık yiyoruz yatıyoruz gıda sektörü çok ciddi gelişmeler gösterdi bütün dünya yatıyor çünkü. Yiyor ve yatıyor. Bu da tabi gıda sektörünü coşturdu ve stokları. İşte o ilk üç 4 ayda bütün marketlerde ürün bulunmuyordu hatırlayayım. Dolasıyla bu gıda sektörünü perakende sektörünü çok ciddi anlamda önemli noktalara taşıdı. Sağlık sektörü çok önemli hamleler yaptı bu dönemde. Sağlıkla ilgili Pandemi ürünlerinin üretimi ayrı bir kolu üretimin kolunu geliştirdi, işte üretilen maskeleri üretilen eldivenleri sayılarını rakamlarını düşünün onun stoklanmasını düşünün yani bir anda işte 0.2 cent’le alınan maskeler 2 liralara kadar 3 liralara kadar çıktı hem anormal bir rakam. Tabi o bizim gibi ülkelere pek yansımadı ama özellikle Avrupa’da ve Amerika’da çok ciddi hacimde eldiven satışları maske satışları vesaire Pandemi ürünleri diyorum genel olarak önlükler vesaireler satıldı sonuçta bu da bir canlılık getirdi. Yani ikame edilen inşaat belki gitti insanlar evlerinden çıkmıyorlar ama bu iki sektör anormal bir hale geldi. Başka bir sektör yani o zaman gıdayla sağlık yatırımı başlayacaktır gördüğümüz gibi. O zaman ne olacak işte önümüzdeki yıllarda insanların bu konudaki hassasiyetleri arttığı için bu anlamdaki sağlık yatırımları gıda yatırımları organik beslenme zaten önemliydi ama stoklamasıyla ilgili bir alışkanlık gelişti insanların üzerinde. Bu iki sektör. Turizm gitti ama sağlıkla gıda geldi yerine. Dolaysıyla burada çalışan şirketlerin marjları çok yukarılarda olmaya başlayacak. Böyle bir değişim görünüyor buradan ve yatırımcıların yeni iş yapmak isteyenlerin birçoğu benim etrafımda herkesin bir maske üretimi yapan atölyesi olmaya başladı. Önlük üretmeye başladılar vesaire. Başka alanlar canlandı. Çin’den kopan bu ürünleri Çin’de elde etmeyenler işte dediğim gibi Doğu Avrupa’da ve özellikle Türkiye gibi ülkelerden gelen ürünlere ilgi gösterdikçe bu iş kolları bu sanayi kolları büyük artışlar gösterip istihdam sağlamaya başladı. Böyle bir değişim görüyorum yani pandemiyle birlikte.

Türkiye’nin Dış Ticarette Ve Gümrükte Bu Pazardaki Payı Yeri Pozitif Anlamda Olacak Mı Veyahut Nasıl Bir Önlemler Alınmalı?

Türkiye’de şimdi bu tabi aslında uluslararası ilişkilerle ilgili bir husus. Politika ve dışa açılımın algısı ve bunun lobisi çok önemli. Biz sonuçta eski şeyleri düşün yani bugün Rusya’ya aşı bile bulsa Rus aşısı bu markette satılır mı? O kadar yani Rusların kendileri bile Rus aşısını kullanmak yerine pandemiyi tercih edebilir çünkü dünyada bunun oturmuş bir marketingi var bir alışkanlık var. Yani siz alman ürününü gördüğünüz zaman sanayi ürünüyse mesela bir araba parçasıyla Amerika’da bile ben yaşıyorum alman ürünüyse herkes gözü kapalı alıyor. Ülkelerin bu anlamda bilinirlikleri açısından bakarsak Türkiye bunun neresinde? İşte o markalaşma dediğimiz yani gümrük bile gümrükten ucuza geçiyor diye kimse Türkiye’den mal almayacak. İşte markalaşma süreci rekabet şartlarının oluşturuluşu markalaşma yolunda önemli meraller kat etmiş ürünlerimiz bütün dünyada kabul görüyor.

Şimdi Beko Arçelik yaşıyoruz Mavi Jeans gibi bir ton ürünümüz düzgün uluslararası piyasada Paşabahçe Şişecam markalar Türkiye’nin havlumuz mesela örneğin dünyada koşulsuz yer bulabilen ürünler ama işte ben orada ben biraz farklı düşünüyorum yani Almanya araba yapıyor diye bizim de Mercedesler BMW’ler araba yapıyorken kazanamayacağın bir sektörde oyuncu olmaya çalışıyorsun. Biz de ürettik demek adına. Ben mesela böyle bir üretim mantığını doğru bulmuyorum. Biz de yaparız demek bize bir şey kazandırmayacak. Siyaseten belirli şeyler kazandırabilir ama dünya üretimi içerisinde bizi markalaştırır mı rekabet ortamına sokar mı tartışılır. Oysa bir havluyu ele alsak çünkü ben Avrupa’da da Amerika’da da görüyorum Türk havlusu bütün önemli günlerin en önemli hediyesidir. ‘Ooo Türk havlusu almış ya’. Çok iyi markalarımız var. Çok iyi yerlerdeyiz Şişecam gibi Paşabahçe gibi İtalya’dan Bruno(?) var o biraz daha başka alanda ama gerçekten rakibi olmayan siyasetin girmediği siyasetin kirletmediği yerlerdeki markalarımıza bakarsanız hepsi güçlüler. Tekel ürün Şişecam Beko gibi Arçelik gibi Mavi Jeans gibi. Çünkü özel müteşebbiste özel Türk insanının birikimiyle şekillenmiş ürünler bunlar işte siyaseti sokmamak lazım bu işlerin içine siyaset girdi mi maalesef bütün kurallar siyasetin kurallarıyla yer değiştirdiği zaman kıl mantık ortadan kalkıyor. O zaman hâkim olamıyorsunuz işte markete ve pazarın şartlarına siyaseti sokamazsınız. Ticaretin kuralını ticaret belirler. O şartları zorlamayla -mış gibi yaparak elde edemezsiniz değiştiremezsiniz. Biraz bunları zorluyoruz biraz bunları deniyoruz. Bunlar tabi enerjimizin yanlış yerlere akıtılması bunları biliyoruz sonuçlarını biliyoruz yaşadık bunları Demirel’den beri çok yaşadık. İyi bir girişimlerimiz iyi isimlerimiz iyi markalarımız var. Bu iyi olduğumuz hususların, bakan bey Denizli havlusunu ALIP gitmeli seyahatlerine. Omuzuna atıp onunla gitmeli veya işte Şişecam’ın bardağı olması. İddialı olduğumuz yerler var, rakibimiz çok, orayı zorlamalıyız. Çünkü dünyada yerlerini bulmuşlar zaten. Biz onları bırakıyoruz, ‘işte şunu ben de yaparım’ yap, kim alacak? Bütün enerjimiz bütün birikimimiz oraya gidiyor bütün eforumuz oraya gidiyor ama işe yaramayacağını biliyoruz. İşte o zaman devlet politikaları hükümet politikaları bile değil sadece devlet politikaları ülkenin önünü açacak hususlar bunlar o hususlardan taviz vermeden hükümet değişse bakan değişse bile o hususlardan taviz vermeden gidecek endüstriyel hamlelerimiz olmalı ve bunu devam ettirecek bir bayrak yarışı sağlamalıyız siyasetin ışığında. Yani o zaman biz markalaşabiliriz. Benim getirdiğim yerden oğlum devam etmeli, onun evladı devam etmeli. O zaman zorlayabiliriz buraları. Çünkü çok iyi olduğumuz alanlar bunlar. İyi olduğumuz alanlarda daha iyi olup dünyayı zorlamak lazım. Yoksa dünyada zaten birilerinin iyi olduğu alanlara zaten bizi sokmazlar. Biz de -miş gibi yaparız. Aslında hiçbir şey değişmez. Ticaretin kuralını ticaret belirler.

Pandemi Döneminde Strateji Ne Olmalı Üreticilerin?

ÜRETİMİN PSİKOLOJİSİNİ VE SOSYOLOJİSİNİ BİLMEMİZ GEREKİYOR:

İşte bunu özellikle bu bizim (?) fason üretimi ve Kobiler çok önemli yerdeler Kobileri destekleyecek yeni alanlar oluşturulmalı birçok üretici dünyaya büyük üreticiler var onları (?) ürünleri yani Denizli’ye benzeyen ürünleri bütün dünya markaları işte tamamının tekstil konusunda Denizli’de üretildiğini işte Burberry’sinden tutun GAP ’ine kadar birçok markkanın hala devam ediyor belki bilmiyorum Türkiye’de üretildiğini gördüm. Çok iyi sınavlar verdik. Bunu zorlamak için tabi ki şimdi ülke politikası ile ilerlemek lazım yani sadece bir girişimcinin bu konudaki başarmışlar gerçi toplamış başarmış girişimcimiz de var ama onların sadece burada yalnız bırakılmaması lazım en azından bunu daha önce yapmış insanın siyasi görüşüne bakılmaz kalifikasyonuna ve liyakatine bakarak önünün açılması lazım çünkü sonuçta Türk ürünü satıyor adam. Bunlarının önünün açılması lazım en önemli hususlardan birisi bu konulara siyaseti sokmamak. Gerçek liyakat sahibi olan üreticileri tekrar sahne almalarını sağlayacak ilişkilerin içine oturtmak lazım. Çünkü Türkiye’de bu kutuplaşma birçok kişiyi yıldırmış durumda. Bu da tabi ki insanların Türkiye’nin geleceğine bakışını yatırıma bakışlını engelliyor ya da yapacaksam ne için yapacağım kim için yapacağım diye düşünüyor insanlar. Nedenleri olması lazım. O nedenleri arttırmak lazım ki önce girişimcilerimizi eski rotalarına oturtalım çünkü zaten her şey o kadar zor ki yani Pandemi dünya o gidilen yer bu kadar zorken bir de burada o kadar şeyi zorlaştırmak ayağımıza sıkmak gibi. İşte bu anlayışın değişmesi lazım öncelikle. Yani üretici girişimci güven hissetmeli. Geleceğiyle ilgili varlığıyla ilgili güven hissetmeli. O zaman bizim girişimcimiz yine dünyayla rekabet edebilir etti de. Çok iyi markalarımız her konuda çok iyi ürünlerimiz var. Bu maske konusunda da çok büyük bir yerdeyiz artık. Savunma sanayiinde güzel şeyler yapıyoruz şimdi. O alanla ilgili TÜBİTAK’ın gerçekten güzel çalışmaları var. Orada işte yine girişimcinin moralini iyi tutmak lazım ki üretebilsin.

İlhamla ilgili bir şey, huzurla ilgili bir şey. İlham, huzur, mutluluk sizdeki hormonları bakış açınızı her şeyi değiştiriyor. İnsanımızın mutlu olması lazım üretebilmeleri için. Mutlu olma koşullarının sağlanması lazım. İnsanlar mutlu değil, pandemiden daha tehlikeli bu. Bir daha çiziyorum altını: insanlarımız mutlu değil, pandemiden daha tehlikeli. Mutlu olmaları lazım. Senin, benim, hepimizin. Gülmüyoruz. Giderek somurtan… dünya da öyle tabi ki, bizle ilgili bir sorun değil. Salgılarımız değişiyor mutlu olunca, algılarımız değişiyor. Çok mu felsefi konuştum?

Evet, felsefeye ve psikolojiye girmemiz gerekiyor günümüzü anlamamız için. Artık üretimin tek lisanı teknolojidir. Üretimin psikolojisi de var. Üretimin psikolojisini bilmemiz lazım, sosyolojisini bilmemiz lazım. Üretimin sosyolojisi, bu kısmın altını çiziyorum, üretimin psikolojisini bu toplumdaki önemli üreticiler biliyor, herkes bilmek zorunda eğer biz dünyaya meydan okuyacak ürünler ürütmek istiyorsak bunu herkesin bilmesi lazım.

Gelişen Robotik Fabrikasyon Çalışmalarıyla Birlikte İnsanlardan Daha Çok Algılaması Kuvvetli Robotlarla Birlikte Üretim Başladı. Bu Konuda Ne Düşünüyorsunuz?

Zaten vardı. Bugün insan görüntüsünde değil ama işte otomobiller hepsi robotik ilaçlar hepsi robotla üretiliyor artık. Sadece bizde yeni görüntülenmeye başlandı. Oraya doğru gidecek dünya. Filmlerle, zaman zaman robotlarla, bize enjekte ettikleri (?) var insanın yerine kullanılacak robotlar. İnsanın yerini alacak. Peki insan nereye gidecek?

Tabi bakın şeyde 1926’da değil mi İspanyol Gribi bir dünyanın 5 milyon insanı yok etmiş.

Pandemi olmasa 50 milyon kişinin etkilendiğini de bilmeyeceğiz. 50 milyon kişi etkilenmiş. Düşünebiliyor musunuz, Pandemi olunca öğrendik. Yani gündeme bile… tarihten bakalım, yani 26 yüzyıl geçmiş, istemezlerse söylemiyorlar bile. Haberin bile olmuyor senin onu demeye çalışıyorum 20 milyon kişiyi yok ediyor senin haberin olmuyor. Türkiye’de de bilen kimseyle de tanışmadım yani dünyada 50 milyon kişi ölmüş tarihte böyle bir şey konuştunuz mu siz hayatınızda?

Bilmiyoruz işte mevzu bile olmuyor yani 50 milyon kişi ölüyor mevzu bile olmuyor isterlerse. Onun için kurguyu yapanların çok umurunda olduğunu sanmıyorum 100 milyon 1 milyar ölmüş filan.

Toparlamak Gerekirse Türkiye Dış Ticarette Nerede 

ÇIKIŞ NOKTAMIZ İYİ OLDUĞUMUZ YERLERDE DAHA İYİ OLMANIN  YOLLARINI BULMALIYIZ:

Özellikle tarım konusunda çok muhteşem şeyler yapabilecek bir ülkenin üzerinde oturuyoruz. Balıkçılık zaten yani yarımada olmamıza rağmen hakkettiği yerde değil. Ama tarım çok önemli bir yerde ve bununla ilgili çok önemli yerlere gelebilecek bir geçmişten geliyoruz. Tarım ve hayvancılık konusunda dünyaya çok şeyler yapabilecek önemli toprakların üzerindeyiz. Bununla ilgili çok ciddi devlet politikaları olması lazım ve çok ciddi kanunlar olması lazım. Bu aslında Pandemi sürecinde işte çok muhteşem hale gelen sağlık ve gıda Türkiye’nin önünü açacak iki husus ikisinde de çok iyiyiz, rekabet edebiliriz. Çünkü çok önemli avantajlarımız var.

Mesela güneş enerjisi. Ben enerjiyle ilgili olduğum için biraz daha farklı. Türkiye bugün bütün Avrupa’nın bütün amer ikanın ötesinde yıllık ışıma oranlarına sahip. Yani Türkiye’de 1700-1800 mertebesindeyiz Antalya bölgesinde.

Bu dünyanın sahip olduğu ışımanın çok önemli bir verimliliğidir. Almanya’da bu sayı 1000’dir. Bütün Almanya bizim yarımız kadar ışıma sahipken düşünün Almanya enerjisini şu anda güneşten ve rüzgârdan elde ediyor. Yani onlar bizim şu anda hiç proje yapmadığımız Türkiye haritasını bölün aşağı kısmının tamamında güneş santralleri oluşturabiliriz, tarım alanları dışında. Bu bile çok önemli gücümüz. Şimdi enerjiye çok girmeyeyim tabi dünyada enerji artık ülkelerin kendi malı değil de dünyanın ortak malı gibi bakmak lazım. Yani bir bakış açısını değiştirmek lazım. Çünkü bütün insanlığın ihtiyacı ve önemli bir ihtiyacı ve muhafaza edecek koruyacak şekilde mantalitede dünyanın sağlığına hizmet etmeleri lazım. Enerji kaynakları. Ama tarım konusunda Türkiye özellikle sağlıkta da çok önemli bir noktadayız. Doktorlarımız bazı konularda çok iyi, her şeye rağmen. Sağlık sektörünün özellikle tarım ve gıdanın Türkiye’de bizi çok önemli yerlere taşıyacağını düşünüyorum bunun için hani rekabet edemeyeceğimiz alanlar değil biz her şeyde iyi olmak zorunda değiliz iyi televizyonu biri yapsın iyi telefonu biri yapsın fark etmez. Ama iyi tavuğu biz üretelim mesela iyi buğdayı biz üretelim mesela.

Yani dünyanın iki önemli buğday cinsi var; biri Kafkasya’nın kavurgasıdır biri de Kastamonu’nun siyezidir. Bu dünya için önemli varlıktır, sadece Türkiye için değil. Ama biz bunu muhafaza edebiliyor muyuz şu anda sizce? Normalde bizim topraklarımızın ikisi de. Bizim yediğimiz ekmeklerde siyez buğdayı yok mesela, kavurgadır. Oysa bizim buğdayımız… işte değerlerimiz yok oluyor, bu değerlerimize sahip çıkmak… yani bırakınız ileri taşımayı, sahip bile çıkamıyoruz. Özellikle sahip çıkmayı becerebilirsek gıda ve tarımda ve sağlıkta çok önemli yerlere geliriz. Bu alanlarda da bilgi birikimimiz yetişmiş gücümüz çok ileride. İyi olduğumuz yerlerde daha iyi olmayı, altını çiziyorum bunun da: iyi olduğumuz yerlerde daha iyi olmanın yollarını bulmalıyız. Çıkış noktamız bu bence.