AKILLI LİMANLAR

Bu çalışma öncelikle taşımacılık türleri arasında altyapı yatırım oranlarının analizi yapılarak, akıllı liman sistemleri ile konteyner taşımacılığının ve demiryolu taşımacılığının standart, ucuz, hızlı ve altyapı yatırımları desteklenerek daha çok tercih edilmesini ön plana çıkartacak  özellikleri üzerine kuruludur.

Fark Yaratan Büyümenin Anahtarı : Akıllı  Limanlar  Ve  Doğru  Altyapı  Yatırımları

Çalışmanın amacı ülke şartlarına en uygun taşıma türüne yatırım yapmak ve küreselleşen dünyada yatırım fırsatı olan taşıma modlarına yönelmemiz, globalleşen dünyada Türkiye’nin gerekli yatırımları sağlayarak büyük pastada yerini alması gerektiğine farklı bakış açısı sunma, sağladığı etkinlik ve verimliliği açıklamaktır. Türkiye’de 2015 sonrası lojistik sektörünün mevcut durumunu, lojistik ve ulaştırma altyapı yatırımlarını, taşıma türlerine göre deniz ve demiryolu altyapı yatırımlarının analizine ve ülkesel karşılaştırmalara yer verilmiştir. Son yıllarda yapılan ve yapımına devam edilen altyapı yatırımlarının, insanların yaşam düzeyini artıran, insan veya ürünlerin seyahat sürelerini kısaltan altyapı yatırımlarının ve bu yatırımların lojistiğin gelişimine  katkılarının neler olduğunun araştırılmasıdır.

ÇALIŞMANIN BÜTÜNÜNÜ BURADAN İNDİREBİLİRSİNİZ…

 SONUÇ ve DEĞERLENDİRME

Eğitim, sağlık, enerji ve ulaştırma gibi altyapı yatırımları ekonomik büyüme ve kalkınmanın en önemli bileşenlerini oluşturmaktadır. Bu tür yatırımlar bazen doğrudan bazen de pozitif dışsallıklar yoluyla üretimi, istihdamı ve ihracatı artırıp ülke refahının yükselmesine neden olmaktadır. Özellikle deniz, kara, hava ve boru hatları gibi ulaştırma yatırımları ekonomik büyüme ile birlikte sosyal ve kültürel kalkınmanın olmazsa olmaz koşullarından biridir. Bu önemine rağmen yüksek maliyetli sabit sermaye yatırımları olması nedeniyle ulaştırma yatırımları her ülkede aynı ölçüde gelişmemiştir.

Ekonomik gelişmenin ilk aşamasında bu tür yatırımlar devlet tarafından gerçekleştirilmesine rağmen kaynak yetersizliği nedeniyle bu tür yatırımların finansmanı için farklı arayışlara gidilmiştir. Ekonomik gelişmenin itici gücü olan ulaştırma ve lojistik yatırımları genel ekonomiye olduğu kadar üretici ve tüketiciler açısından da büyük avantajlar sunmaktadır. Küreselleşme ile birlikte siyasi sınırların ortadan kalktığı, uluslararası ticarete yönelik bariyerlerin ortadan kaldırıldığı günümüzde ulaştırma yatırımları sayesinde üreticiler, daha kısa sürede düşük maliyetli üretim yaparak ürünlerini ülke içinde bir bölgeden başka bölgeye, ülkeye ve kıtaya rahatlıkla ulaştırabilmekte, rekabette bir adım daha öne çıkmaktadırlar.

Tüketiciler ise daha düşük fiyattan dünyanın her hangi bir bölgesinde üretilen malları satın alabilmektedirler. Bu yönüyle ulaştırma ve lojistik yatırımlarının makro ve mikro etkilerinden söz etmek mümkün hale gelmektedir. Dünyada en fazla ihracat yapan ülkeler incelendiğinde bu tür ülkelerin lojistik yatırımlarına büyük önem verdikleri görülmektedir. Bir kısım ülkeler kendi ülkeleri dışında ürettikleri malları dünya piyasalarına ulaştırabilmek için başka ülkelerde alt yapı yatırımlarına yöneldikleri görülür. Örneğin dünyada en fazla ihracat yapan Çin, 2013 yılında, Modern İpekyolu olarak bilinen “Tek Kuşak Tek Yol Projesi” kapsamında 3 milyar nüfus ve 66 ülkeyi içine alacak şekilde Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayacak projeyi hayata geçirmiştir. Projenin hayata geçirilmesi Çin’in dünya politikalarının şekillenmesindeki rolünü artırarak ülke ihracatı artırmakta ve ekonomik gelişmesinin daha da yukarılara taşınması beklenmektedir. Proje, aynı kuşak içerisinde orta koridorda yer alan Türkiye için demiryolu ulaşım ağının geliştirilmesi yoluyla hem yurtiçi ticaret hem de dış ticaret açısından yeni fırsatlar sunmaktadır. Bu kapsamda yapılan Bakü-Tiflis Kars demiryolu ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü demiryolu hattının tamamlanarak hizmete açılmasıyla birlikte Pekin’den Londra’ya kesintisiz demiryolu ulaşımı sağlanacaktır.

Coğrafi konum itibariyle aktarma merkezi konumunda olan Türkiye’de ulaştırma ve lojistik sektörü turizmden sonra ekonomide en fazla katma değer oluşturma, istihdam yaratma ve döviz geliri sağlamanın ötesinde dış ticaretin altyapısını oluşturması açısından önemli katkılar sunmaktadır. Önümüzdeki dönemde bu sektöre yönelik yatırımların artmasıyla ülke ihracatının daha da artması beklenmektedir. Türkiye, kısa dönemde getirisi çok fazla olmasa bile uzun dönemde ihracatını daha yukarılara taşımak ve uluslararası ticaretten daha fazla pay almak istiyorsa bu sektöre daha fazla yatırım yapması gerekmektedir. Nitekim 2010’lu yıllardan sonra yakalanan ekonomik istikrar ve yapısal reformlarla birlikte sektöre yönelik yatırımlar Türkiye’de ihracatın artmasına ve ekonominin büyümesine olumlu katkılar sunmuştur. Yapılan araştırmalar ekonomi büyüdükçe lojistik sektörünün büyüdüğü, lojistik sektörü büyüdükçe ekonominin de büyüdüğünü göstermektedir. Dolayısıyla iki değişken arasında etkileşim karşılıklıdır.

Türkiye’de 2010 sonrası lojistik sektörü altyapı yatırımlarının dış ticarete katkılarının incelendiği bu çalışmada lojistik sektörünün mevcut durumu, gelişme potansiyeli, farklı ulaştırma türleri bağlamında sektöre yönelik yatırımlar ve bu yatırımların dış ticaret üzerindeki mevcut ve muhtemel etkiler araştırılmaktadır. Araştırma sonucunda lojistik faaliyetlerin sadece taşımadan ibaret olmadığı, depolama, dağıtım, elleçleme, gümrükleme, transit işlemeler, danışmanlık vb. faaliyetleri içeren bütünleşik bir sistemden oluştuğu, bu süreçlerin birbiriyle uyumlu olması halinde ekonomik büyümeye, ihracat ve istihdam artışına neden olduğu görülmektedir.

Üretilen ürünlerin, hammaddeden mamul hale gelinceye kadar nihai kullanıcılara ulaşmasını sağlayan lojistik sektörü dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yüksek gelişme potansiyeline sahip, hizmet kalitesini artıran, dış piyasalarla entegre olma yolunda yurtdışı paydaşları ile işbirliğine giden bir sektör haline geldiği görülmektedir. Buna rağmen başta farkındalık oluşturamama sorunu olmak üzere ekonomik, teknik, idari ve mali nedenlerle sektörün yeterince gelişmediği gözlemlenmektedir. Komşu ülkelerimizde ve yakın coğrafyamızda yaşanan siyasi ve ekonomik istikrarsızlık bu ülkeleri beka sorunuyla karşı karşıya getirmiştir. Bu durum komşu ülkelerle yapılan dış ticareti olumsuz etkilemektedir. Komşu ülkelerle karayolu ve demiryolu bağlantılarının olmasına rağmen sınır kapılarının ve demiryolu hatlarının kapalı olması taşıma türlerine göre karayolu ve demiryolu taşımacılığındaki taşıma miktarlarını ve taşıma oranlarını düşürmektedir. Böylece karayolu ve demiryolu altyapı yatırımlarının dış ticarete olan katkısını büyük ölçüde olumsuz etkilemektedir. En fazla altyapı yatırımlarının karayolu ve demiryolu taşımacılığına yönelik yapıldığı düşünüldüğünde taşıma türlerine göre yapılan ihracat ve ithalat verileriyle ters orantılı olduğu karşımıza çıkmaktadır. Komşu ülkelerde yaşanan ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkların sona ermesi ile birlikte bu ülkelerle yapılan dış ticaretin artması kaçınılmaz olacaktır.

Dış ticaretin artması ile birlikte karayolu ve demiryolu taşımacılığı miktarı ve oranları artıracaktır. 2000 yılı sonrası yapılan ulaştırma altyapı yatırımlarının dış ticarete katkılarının yanında yurt içi yolcu ve yük taşımacılığını da etkisi olacaktır. Yurt dışı ve yurt içi ticaretin yanı sıra toplumun yaşam kalitesini artırarak refah seviyesini yükselttiği, trafikte seyir halindeki sürelerin kısaldığı ve yakıt tasarrufu sağladığı görülmektedir. Yurt içi yolcu ve yük taşıma esnasında güvenli ulaşım ortamının sağlanması maddi hasarlı ve ölümle sonuçlanan kazaları azaltması sonucu beşeri ve milli sermayenin heba olmasını engellediği görülmektedir. Türkiye bulunduğu coğrafya itibarıyla doğu ile batı, kuzey ile güney arasında aktarma merkezi olmasıyla lojistik merkez olmaya aday ülkelerden birisidir. Son yıllarda projelendirilen, yapımına devam edilen ve tamamlanarak hizmete sunulan altyapı yatırım projeleri lojistik sektör için büyük bir güç olmuştur. Ancak ülkemiz bu avantajının yanında rekabet seviyesini yükseltmeli, teknik altyapıyı geliştirmeli, dünyada söz sahibi olabilecek güçlü sanayi işletmelerinin sayısını artırmalı ve yetişmiş ve kalifiye elemanların sayısını artırmalıdır.

Ülke ekonomisi dünya ekonomisine entegre olmaya başlaması ile birlikte ekonomik faaliyetler içerisindeki lojistik sektörünün etkisi giderek artmaktadır. 1950’li yıllardan 2000’li yıllara gelinceye kadar karayolu taşımacılığı taşımacılık faaliyetlerinde öncü bir taşıma türüdür. 2000 yılından sonra karayolu taşımacılığının yanında diğer taşıma olan denizyolu, demiryolu, havayolu ve boru hattı taşımacılığı daha fazla etkin konuma gelmiştir. 2018 yılı taşıma türlerine göre dış ticaret rakamlarına bakıldığında karayolu taşımacılığının yerini denizyolu taşımacılığının aldığı görülmektedir. Yurt içi yolcu ve yük taşımacılıkta karayolu taşımacılığı dış ticaret taşımacılığında ise denizyolu taşımacılığı lider konumdadır.

Altyapı yatırımları yapılırken taşıma türlerine göre birbirinin alternatifi olarak değerlendirmenin ötesinde bütünleşik bir anlayış içerisinde hareket edilmelidir. En ekonomik taşıma biçiminin denizyolu ve demiryolu taşımacılığının olduğu bilgisinden hareketle limanların demiryolu ile bağlantılarına önem verilerek yurt içindeki karayolu taşımacılık ağırlığı hafifletilmelidir..

Türkiye, taşımacılık sektöründeki yaklaşık 18 milyar dolar cirosuyla dünyada ilk 20 ülke arasında yer alıyor. Hükümetimiz tarafından yapılan büyük altyapı yatırımları ve firmalarımızın mevcut  imkanları etkin kullanma becerisi sayesinde bu rakamların çok daha ileri seviyelere ulaşacağını öngörüyorum.

Türkiye, Dünya Bankası Lojistik Performans Endeksi’nde 47’nci sırada yer alıyor. Hedefimiz hep beraber burada hak ettiğimiz yeri alabilmek olmalıdır. Varış Öncesi Gümrükleme, İhracatta Dijital Gümrük Projesi, İhracat Refakat Belgesi, Liman Tek Pencere, İhracatta Yerinde Gümrükleme gibi uygulamalarla lojistik işlemlerde verimliliği artırarak zaman ve maliyetten tasarruf sağlanarak, gelecek dönemde bu projelere yenilerini ekleyerek gümrük işlemlerini daha da etkin hale getirmeyi hedeflemeliyiz.

Dış ticaretin büyük kısmının deniz yoluyla yapıldığı, bunu sırasıyla kara yolu ve hava yolu izlemektedir. Maalesef demir yolu, dış ticaretimiz içinde yüzde 1 oranıyla çok düşük seviyede yer almaktadır. Diğer taraftan, dış ticaretimiz bölgesel olarak incelendiğinde, kara yolu taşımacılığına fazlaca bağlı olduğumuz, ihracat rotaları dönem dönem dış ticaretimizi zora sokmaktadır. Bu görünümün lojistik alanında yapılacak atılımlarla daha dengeli bir yapıya kavuşturulması, demir yolu taşımacılığının dış ticaretimizdeki payının artırılması ve yurt içi taşıma maliyetlerinin düşürülmesi ihracat hedeflerimiz açısından önem taşımaktadır. Lojistik hizmetlerin etkinliğinin artırılması, alternatif ulaştırma güzergahlarının belirlenmesi ve Türkiye’de lojistik merkezlerin kurulmasına ilişkin çalışmalar yapılması gibi konuların önceliklendirilmesi gerekmektedir.

Akıllı liman olabilmenin önündeki en önemli engeller bu konudaki bilgi eksiklikleri ve personel kaynaklı sıkıntılardır. Limancılık sektöründe Endüstri 4.0. hakkında kapsamlı ve net bilgi eksiklikleri, yaratılacak değer, maliyet ve fayda varyansları,  nesnelerin interneti gibi uygulamaların nüansları,  iş modellerinin eksikliği ve var olanların yetersizliği  akıllı liman dönüşümünde en önemli iki engelden birisidir. Daha eğitimli ve kalifiye eleman ihtiyacının doğması; sürekli eğitime ihtiyaç duyulması; hem beyaz yaka hem mavi yakalıların dijital, örgütsel ve süreçsel dönüşüme karşı direnç göstermeleri; otomasyonun işgücü kayıplarına yol açması gibi farklı varyanslarda problemlere yol açan personel sıkıntıları ise diğer en önemli ve etkileme gücü en fazla olan zorluktur. Bu iki zorluk sonrasında karşımıza teknoloji ve hukuki temelli zorlukların çıkacağı kaçınılmazdır.

Teknoloji temelli zorluklar; liman operasyonlarında teknolojinin tam anlamıyla kullanılmaması, büyük veri analizi yapılacak araçların bile yönetim aşamasında uygulanmaması, aynı zamanda nesnelerin interneti gibi Endüstri 4.0 uygulamasını kaldıracak internet kapsamının ve bilgi teknolojileri altyapının yetersizliği gibi zorlukları içermektedir. Bu zorlukların giderilmesi aşaması temel sorun olan yüksek yatırım ve uygulama maliyetine sebep olmaktadır.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile lojistik alanındaki verimli iş birliği ve koordinasyonunun artarak devam etmesi, Ticaret Bakanlıklarımızın İhracat Ana Planı ve Lojistik Master Planı’ndaki hedeflerin gerçekleştirilmesi noktasındaki iş birliğinin hem ihracatımızın önünü açacağını hem de ülkemizin lojistik bir üs haline gelmesi hedefine büyük katkı sağlayacağına  inanıyorum.